NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
254 - (806) حدثنا
حسن بن الربيع
وأحمد بن جواس
الحنفي. قالا:
حدثنا أبو
الأحوص عن
عمار بن رزيق،
عن عبدالله
ابن عيسى، عن
سعيد بن جبير،
عن ابن عباس؛
قال:
بينما
جبريل قاعد
عند النبي صلى
الله عليه
وسلم. سمع
نقيضا من
فوقه. فرفع
رأسه. فقال:
هذا باب من
السماء فتح
اليوم. لم
يفتح قط إلا
اليوم. فنزل
منه ملك. فقال:
هذا ملك نزل
إلى الأرض. لم
ينزل قط إلا
اليوم. فسلم وقال:
أبشر بنورين
أوتيتهما لم
يؤتهما نبي
قبلك. فاتحة
الكتاب
وخواتيم سورة
البقرة. لن
تقرأ بحرف
منهما إلا
أعطيته.
[ش
(نقيضا) أي
صوتا كصوت
الباب إذا فتح].
{254}
Bize Hasanü'bnü Rabî'
İle Ahmed'b. Cevvâs El-Hanefi rivayet ettiler. Dedilerki: Bize Ebû'l-Ahvas, Ammâr
b. Ruzeyk'den, o da Abdullah b. îsâ dan, o da Saîd b. Cübeyr'den, o da İbni
Abbâs'dan naklen rivayet etti. Demişki:
Cibril, Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'in yanında otururken, Efendimiz üzerinden kapı sesine benzer
bir ses işitti. Ve başını kaldırdı. Cibril: Bu şimdiye dek asla açılmayıp;
yalnız bugün açılan bir gök kapısıdır; dedi. Müteakiben o kapıdan bir melek
indi. Cibril: bu, yeryüzüne (ancak şimdi) inen bir melekdir. Bu güne kadar yere
hiç inmemişdir; dedi. Melek selâm verdi ve Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem):
— Müjde!. Sana, senden
önce hiç bir Nebi'ye verilmeyen iki nûr verildi. Fâtiha-ı Kitâp ve sûre-i
Bakara'nın son âyetleri!... Bunlardan okuyacağın her harfe mukaabil mutlaka
sana, o harfin tezammun ettiği sevap verilecekdir; dedi.
İzah:
Hadîsin zahirine
bakılırsa Hz. İbni Abbâs onu Resûlullah {Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den
işitmişdir. Bununla beraber o anda Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem}'in
yanında bulunarak hâdiseye bizzat şâhid olması, meleği görüp Cebrail (Aleyhisselâm)'ın
sözlerini işitmesi de ihtimâlden uzak değildir.
Bu hadîsdeki «işitti,
kaldırdı,» fiillerindeki zamirler, Nebi (Sallaliahu Aleyhi ve Sellem)'e; «dedi»
fiilinin zamiri ise Cebrail (Aleyhisselâm)'a râcidir. Çünkü semadan işitilen
sese hayret eden Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onun ne olduğunu izah
eden de Cebrail (Aleyhisselâm) dır.
Bâzıları buradaki bütün
zamirlerin Cebrail (Aleyhisselâm)'a.; bir takımları da bil'akis Resûlullah
(Sullallahu Aleyhi ve Sellem)'e aid olduğunu söylemişlerdir. Doğrusu arz
ettiğimizdir. Zira zamirler Cebrail'e irca' edilirse, gökyüzünden gelen sese
hayret eden de; sonra onun ne olduğunu anlatan da Cebrail (Aleyhisselâm) olmak
iktizâ eder. Zamirler Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e iıcâ' edildiği
takdirde dahî, sesi işitenin, başını kaldıranın ve hayret ederek îzahda
bulunanın hep kendileri olması iktizâ eder ki, bu iki şıkkın ikisi de hilâf-ı
zahirdir. Zahir olan mânâya göre, sesi işitip; hayrete düşen ResûlulIah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu sesin ne olduğunu îzâh eden de Cibril
(Aleyhisselâm)'dır.
«Bunlardan okuyacağın
her harfe mukaabil .» cümlesindeki «harf» den murâd, hurûf-i hicâ denilen
elif-bâ harfleri ise mânâ: «her harfe karşı muhakkak on sevap verilecek»
demekdir. Fakat bu takdirde mezkûr iki sûrenin bir hususiyeti kalmaz; çünkü
diğer sûrelerin harfleri de böyledir. Bâzıları; «harfden murâd; tarafdır.
Bununla cümleden kinaye yapılmışdır. Yâni: Eğer bu iki sûreden birer cümle
okursan, o cümlelerin tezammun ettiği şey mutlaka sana verilir; demekdir.»
şeklinde mütâlâa da bulunmuşlardır.
807 VE 808 nolu
hadisler de Amene’r-resulu yani Bakara 285 ve 286. ayetlerin faziletlerine
dairdir; istiyorsanız tıklayın: 807 – 808